AstronomiEvrenPopüler Bilim

TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG) ve Teleskopları

20 yıl öncesine kadar, ülkemizde uzun yıllardır çalışmakta olan, başta Ege Üniversitesi Gözlemevi olmak üzere Ankara ve İstanbul üniversitelerinin gözlemevleri bulunmaktaydı. Bu gözlemevlerine sonradan Orta Doğu Teknik Üniversitesi kampüsü içine kurulan gözlemevi eklendi. 1997 yılında ise TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi kuruldu. Ardından 2001’de Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesine de bir gözlemevi kuruldu. 2012’de ise Malatya’da İnönü Üniversitesi Gözlemevi açıldı. Bunlardan başka, gözlemevi olarak tanımlamasak bile, Çukurova Üniversitesi bünyesinde UZAYMER çatısı altında, Adıyaman Üniversitesi Gözlemevi kurulma çalışmaları sürmekte, Erzurum Atatürk Üniversitesi bünyesinde de Türkiye’nin en büyük teleskobunun kurulacağı bir proje yürümektedir. Sonuncusu, bittiğinde ülkemizin en kapsamlı gözlemevi olacak ve DAG (Doğu Anadolu Gözlemevi) adıyla çalışacaktır.

Kuruluş Aşamaları

Bu yazıda, ülkemizin şu anki en büyük gözlemevi olan TÜBİTAK Ulusal Gözlemevini (TUG) tanıtacağız. TÜBİTAK Ulusal Gözlemevinin kuruluşu oldukça eski tarihlerde başlamıştır. 1960’lı yıllarda İstanbul Üniversitesinden Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan ve Ege Üniversitesinden Prof. Dr. Abdullah Kızılırmak tarafından ilk kez dile getirilen bir Ulusal Gözlemevi düşüncesi, ancak 1979 yılında TÜBİTAK bünyesinde kurulan Uzay Bilimleri Araştırma Ünitesinin kurulmasıyla hayata geçme aşamasına gelmiş ve 1983 yılında Ulusal Gözlemevi Yerseçimi Güdümlü Projesi olarak çalışmalara başlanmıştır.

Gözlemevi İçin Yer Seçimi

Bu projede araştırmacı olarak yer alan akademisyenler Ankara, İstanbul, Ege, Boğaziçi ve Orta Doğu Teknik üniversitelerinden toplamda 7 kişiydi. TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi için başlangıçta 17 farklı aday konum belirlendi. Bunların çeşitli özellikleri incelenerek, sonuçta dört tanesi seçildi. Birkaç yıllık bir dönemde, İzmir Ödemiş Bozdağ (2159 m), Muğlu Kurdu Tepesi (1612 m), Adıyaman Nemrut Dağı (2206 m) ve Antalya Saklıkent’te Bakırlıtepe’de (2547 m) kurulan istasyonlarda, astronomlar nöbetleşe zor şartlarda çalışarak, bu istasyonların gözleme elverişliliği üzerine ölçüm, gözlem ve çalışmalar yaptılar.

Kurulan bu istasyonlar çoğunlukla çadır, bazıları ise çok küçük kulübelerden ibaretti ve deniz seviyesinden yüksekte bulunan bu istasyonlarda, özellikle kışın zorlu koşullar olduğundan gözlemlere ara verilmek zorunda kalınıyordu. Çoğu zaman hava koşulları iyi olduğunda bile, istasyon yeri olarak belirlenen noktalara ulaşım için önceden yapılmış yollar bulunmadığından ya da herhangi bir yerleşim söz konusu olmadığından, su ve yiyecek bile sırtta taşınarak götürülüyor, ortalama 1 hafta boyunca uygarlıktan uzak bir çalışma süreci sonucunda tekrar nöbet değiştiriliyordu. Bu yerlerden en iyi koşullara sahip olanı, Muğla Kurdu İstasyonu idi. Çünkü seçilen noktada aynı zamanda Orman Bölge Müdürlüğü’nün Yangın İstasyonu bulunduğundan ve Bölge Müdürlüğü de bu çalışmalara destek verdiğinden, burada çalışmak bir derece daha kolaydı.

Bu istasyonlarda yapılan çalışmalarda elde edilen veriler ve gözlemler titizlikle değerlendirilerek, bu aday yerlerden en iyi koşullara sahip olan yer belirlendi. Belirleme ölçütlerinden biri de ulaşım, elektrik ve suyun kolaylıkla erişilebilir olmasıydı. Antalya’da bir kayak merkezi olan Saklıkent’e yakın aday yer Bakırlıtepe, bu ölçütler açısından da en iyi durumdaydı. Sonuç olarak yeni kurulacak TÜBİTAK Ulusal Gözlemevinin yeri belirlenmiş oldu ancak bir sorun vardı.

Gözlemevinin Kurulması

Yer seçimi için yürütülen proje seçim yapılarak tamamlandığında, gözlemevinin kuruluşu için herhangi bir bütçe ya da yeni bir proje söz konusu değildi. Kısaca söylemek gerekirse, TÜBİTAK’a gözlemevinin kuruluşu için gidildiğinde, TÜBİTAK projenin yer seçmek için onaylandığını, TÜBİTAK’ın gözlemevinin kurulması ile ilgili henüz bir planının olmadığı yanıtı alındı.

Bu konuda yeniden çalışmaların başlaması, 1991 yılında yeni göreve gelen TÜBİTAK yönetiminin Türk Astronomi Derneği Başkanlığından Devlet Planlama Teşkilatı’na (DPT) sunulmak üzere 5 yıllık bir Ulusal Gözlemevi Kuruluş Projesi istemesiyle oldu. İstenen proje TÜBİTAK tarafından DPT’ye sunuldu ve 1992 ile 1996 yılları arasında yürütülmek üzere 7 milyar TL bütçeyle kabul edildi. 1992 yılında projenin yürütücüsü olarak seçilen Prof. Dr. Zeki Aslan’ın, o yıl için 541 milyon TL’lik bir bütçeyle ek bir proje sunmasıyla 1 Ekim 1992’de çalışmalar başlatıldı. Kuruluş çalışmalarında, birçok devlet kuruluşunda yapıldığı gibi, TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG) Kuruluş ve İşletme Yönetmeliği hazırlandı ve 17 Temmuz 1995’te Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe kondu. Bunun hemen sonrasında da Prof. Dr. Zeki Aslan ilk müdür olarak atandı.

Öncelikle Antalya’da boş bulunan bir okulda ilk çalışmaların yürütüldüğü gözlemevinin kuruluşunda pek çok iş yapıldı. Bügün de etkin bir biçimde kullanılan TUG Hizmet Binası, Akdeniz Üniversitesi Yerleşkesi içinde yapıldı. Gözlemevinin asıl yapıldığı yer olan Bakırlıtepe’ye, yoldan önce elektrik ulaştırıldı. Daha sonra oldukça dik olan dağın zirvesine çeşitli keskin virajlarla ulaşan bir yol yapıldı. Uzun yıllar su, Saklıkent’ten taşınarak kullanıldı. İlk önce yaşam binası yapılmaya başlandı. Daha sonra Hollanda’dan bağış olarak alınan 40 cm.lik bir teleskop için bina yapıldı. Sonrasında da burada gözlemler başlıyorken, 150 cm ayna çapına sahip ve Rus’larla ortak kullanılacak RTT150 adlı teleskop için bina yapılmaya başlandı.

5 Eylül 1997 tarihinde dönemin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı tarafından açılışı yapılan TÜBİTAK Ulusal Gözlemevinde 40 cm çaplı teleskopla ilk ışığın alınması, Ocak 1997’de Zeki Aslan ve İlhami Yeğingil hocalarımla birlikte yaptığımız gözlemle oldu. Bu gözlemde, oldukça iyi bilinen örten değişen yıldız W UMa’nın tam bir ışık eğrisi elde edildi.

TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG) Teleskopları

Ana Bina

TÜBİTAK Ulusal Gözlemevinin (TUG’un) kuruluşunda öncelikle yaşam alanı olan binanın yapımına başlandı. Bu bina güney yönüne bakan 2 katlı bir bina olarak tasarlanmış, batı tarafında da atölyesi bulunan oldukça özel bir binadır. 2500 metre kadar bir yükseklikte kışın kimi zaman 5 metre kadar kar yığılmasına karşın, bu binada kalorifer sistemi yoktur! Bunun nedeni, ısınma için kullanılacak doğalgaz gibi yakıtların yanması sonucu atmosfere salacağı sıcak ve zararlı gazlardan gözlemlerin etkilenmesini önlemektir. Tabii ki -10°C’nin altına düşebilen sıcaklıklarda bu binada yaşamın olağan olarak sürebilmesi için bazı önlemler alınmıştır.

TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi TUG yaşam binası teleskop binası

Öncelikle resimde de görülebileceği gibi, TÜBİTAK Ulusal Gözlemevinin binasının güney yönüne bakan cephesinin neredeyse tümü camla kaplıdır. Dışarıdan bu biçimde görünmesine karşın camdan hemen sonra yer alan bir bölme bulunur ve bu bölmenin duvarları siyaha boyalıdır. Bunun amacı, camdan geçen Güneş ışınlarının bu duvar tarafından soğurularak bu ara bölmedeki havaya ısı aktarmasını sağlamaktır. Böylece bir seraya çok benzer bir tasarımla, gelen Güneş ışınlarından en yüksek düzeyde yararlanılarak binada ısıtma sağlanmaktadır. Bu ısınan hava, bölmelerin üst kısmında bulunan denetimli geçiş yerleri kullanılarak binanın diğer yerlerine aktarılabilmekte, orada soğumuş hava da alt kısımlarda yer alan mazgallardan bölmelere aktarılarak sürdürülebilir bir hava akışı sağlanmış olmaktadır.

Bu tasarım sayesinde, kapalı havalarda bile bina içi sıcaklık sıfır derecenin altına inmemektedir. Yine de gerektiğinde kullanılmak üzere, hem dinlenme alanlarında hem de diğer oda ve kısımlarda elektrikli radyatörler bulunmaktadır. Yaz aylarında ise anlattığımız biçimde ısınan hava bina içindeki havayı çok ısıtabileceğinden, ısınan hava denetimli olarak dışarıya yönlendirilebilmekte, böylece bina içinde serinleme sağlanabilmektedir. Zaten en sıcak Ağustos ayında bile, 2500 metre kadar yükseklikte bunaltıcı bir hava koşulu olmamaktadır. Hatta çoğu zaman geceleri gözlem zamanlarında, mont ya da benzer giyim eşyaları kullanılacak kadar serin bir hava söz konusudur.

Yaşam binası, teleskoplarda yapılan gözlemlerin uzaktan yapılabileceği olanaklara sahiptir ve gözlemciler isterlerde bu binadan ayrılmadan teleskoplarla gözlemlerini sürdürebilir. Gözlem dışında yemek yemek, dinlenmek ve çalışmak için bu yaşam alanları kullanılmaktadır.

T40 ve YT40 Teleskopları

TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi başlangıçta Hollanda’dan bağışlanan 40 cm’lik bir teleskopla gözlemlere başlanmıştı. Bu teleskop artık kullanılmıyor. Onun yerine konan teleskop bile artık yerini daha iyi bir teleskoba bırakmış durumda. Bu 40 cm’lik teleskop ilk kurulduğunda, ona uygun olacak resimdeki iki katlı bina yapılmıştı. Yine teleskobun bulunduğu kısım için yurt dışından, açılıp kapanabilen bir yarığa sahip, dönen bir kubbe satın alınmıştı.

Gözlemlere başlayabilmek için, yapılan gözlemleri elde edip kaydedebilmek amacıyla gerekli ışıkölçer (fotometre), yıldız ışığını farklı dalga boylarında inceleyebilmek için optik filtreler ve sürücüsü, ayrıca gözlemleri kaydetmek için bilgisayarlar sağlandı. İlk kullanılan ışıkölçer, Malatya İnönü Üniversitesine ait SSP3 kodlu ışıkölçerdi. Kısa bir süre sonra Ankara Üniversitesinden geçici olarak sağlanan ve bu ışıkölçerin bir üst modeli olan SSP5 kodlu ışıkölçer kullanılmaya başlandı.

TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi TUG 40cm teleskop binası

Bu aletin aynısı Ege Üniversitesi Gözlemevinde kullanılmaktaydı ve bu aletle yapılacak gözlemleri kaydedilebilecek gözlem yazılımını ben yazmıştım. Bu yazılımı TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi için uyarladım ve bu ışıkölçer kullanıldığı sürece bu yazılım da kullanıldı ve pek çok gözlem bu biçimde elde edildi.

Daha sonra ışıkölçerden daha duyarlı olan ve aynı anda birden çok yıldızın gözlenmesini sağlayan, bir anlamda bir sayısal fotoğraf makinesi gibi çalışan CCD adını verilen gözlem kamerası satın alındı. Işıkölçerin algılayabildiği ışık miktarı %15 dolaylarında iken, bu aletin duyarlılığı %70’in üzerindeydi. Böylece çok daha az poz süresi verilerek çok daha duyarlı gözlemler elde etmek mümkün oluyordu. Bu CCD haricinde Rus ortaklar tarafından büyük teleskopta ilk gözlemler için alınan ancak daha sonra Türk tarafınca yurt dışında yaptırılan sıvı azot soğutmalı CCD’nin kullanılmaya başlanmasıyla boşa çıkan ST-8 kodlu CCD de ara sıra gözlemlerde kullanıldı.

2006 yılına kadar kullanılan bu 40 cm’lik teleskop sökülerek yerine bilgisayar denetimli, GPS uydularından zaman ve konum bilgisi alabilen yeni bir teleskop onun yerine kullanılmaya başlanmıştır. Bu aşamalarda teknolojideki gelişmeler ve bilgisayarların daha yetenekli hale gelmesiyle, bu teleskop ve kubbesi uzaktan kullanılabilmeye başlanmıştır. 2 yıl kadar kullanımda kalan bu teleskopla yapılan gözlemlerin pek çoğu İzmir’den, Ege Üniversitesinden internet üzerinden bağlantı kurularak yapılabilmiş, böylece hem Antalya’ya gözlem için gidip gelmek açısından zaman kazanılmış hem de maddi tasarruf sağlanmıştır.

Bu tür uzaktan gözlemlerin ilkini, Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümünden Prof. Dr. Kadri Yakut’la birlikte gerçekleştirdik. Bu gözlem, ülkemizde yapılan uzaktan erişimli gözlem olması açısından bir ilktir. Daha sonra bu biçimde uzaktan gerçekleştirilen gözlemlerin bazılarını ben kendi evimden ADSL bağlantısı ile yapabilmiştim.

Bugün için bu teleskop da sökülerek, yerine robotik 60 cm’lik bir teleskop yerleştirilmiştir. Kubbe de tam otomatik hale getirilmiş ve böylece artık buradaki gözlemler önceden sıraya konarak, zamanı geldiğinde, eğer koşullar uygunsa otomatik olarak yapılmaktadır. Bu nedenle uzaktan gözlem yapmak ya da teleskobun başında bulunma zorunluluğu kalmamıştır. Tabii ki zaman zaman özellikle hava koşullarının sertliği nedeniyle ortaya çıkabilen sorunları gidermek amacıyla teknik elemanlar çalışmakta, zaman zaman bakım yaparak sorunların en aza indirilmesini sağlamaktadırlar.

T60 Teleskobu

TÜBİTAK Ulusal Gözlemevindeki T60 teleskobu, ilk kurulan 40 cm’lik teleskobun binasına konan son teleskoptur. Bu teleskobun sağlanması için Devlet Planlama Teşkilatına teklif verilmiş, kabulünün ardından ABD’de yaptırılmıştır. 2 yıldan fazla bir zaman süren tasarım ve üretiminden sonra, 2008 yılında kurulumu tamamlanarak 5 Eylül’de ilk ışık alınmış ve 2010 yılında da genel kullanıma sunulmuştur.

Bu teleskopta yapılacak gözlemler, önceden araştırmacılara başvuru duyurusu yapılarak toplanmakta, bunlar teleskop bilgisayarına işlenerek, istenen geceler ve zamanlarda insan eli deymeden gözlenmesi sağlanmaktadır. Bu haliyle bu teleskop robotik teleskop olarak tanımlanır. Gözlemlerde farklı dalga boylarında filtreler kullanılabilmektedir. Filtreler tekerleğinde, araştırmacıların taleplerinin de gözönüne alınmasıyla belirlenmiş 12 adet filtre bulunmaktadır. Araştırmacılar gözlemek istedikleri gök cisimlerinin farklı filtreler kullanılarak gözlenmesini talep edebilmektedir. Gözlemlerin kaydedildiği CCD kamera, 2048×2048 piksel çözünürlüğe sahiptir. 

TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi TUG T60 teleskobu

Bir teleskobun robotik çalışabilmesi için, kubbesinin de teleskobun hareketlerine kendiliğinden uyması gereklidir. Bu nedenle bu teleskop çalışmaya başladığında kubbe otomasyonu da yapılmıştır. Ayrıca, ani hava koşulları değişimi söz konusu olursa, sistem bunun gereğini kendiliğinden yapmalıdır. Örneğin yağmur yağması ya da nemin aşırı yoğunlaşması veya rüzgarın çok artması gibi durumlar sürekli gözlenerek, belli sınırlar aşıldığında kubbenin ve teleskobun kendiliğinden kapanmasının sağlanması gerekir. Teleskobu yönlendiren, gözlemlerin alınıp kaydedilmesini sağlayan, kubbe ve meteoroloji sistemini yöneten yazılım Linux tabanlıdır. Bu teleskop10 yıldır, ülkemizdeki birçok üniversiteden araştırmacılara hizmet vermektedir.

Teleskobun teknik detayları: https://tug.tubitak.gov.tr/tr/teleskoplar/t60

T100 Teleskobu

TÜBİTAK Ulusal Gözlemevindeki T100 teleskobu da DPT Projesi ile sağlanmıştır. T60 gibi robotik bir teleskop olmasa da tümüyle uzaktan kullanılabilmektedir. Örneğin İzmir, Ege Üniversitesinden araştırmacılar, bu teleskop için verdikleri gözlem projesi onaylanıp kendilerine belli zamanlarda bu teleskop tahsis edildiğinde, isterlerse Antalya’da teleskobun bulunduğu gözlemevine giderek bizzat gözlem yapmayı tercih edebildikleri gibi, isterlerse Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümünde, kendi odalarında gece kalarak internet üzerinden kurulan bir bağlantıyla gözlemlerini yapabilmektedirler.

Bunun iki ana yararı olmaktadır. Araştırmacının Antalya’ya gidip gelmesi gerekmediğinden hem yolda geçecek zaman kazanılmakta, hem de maddi açıdan tasarruf sağlanmaktadır. TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi, gözlem için gelenlerin yol ve barınma giderlerini karşılar. Uzaktan yapılan gözlemlerle, gözlemevi de maddi tasarruf sağlamış olmaktadır. Gerçekte, gözlemevine gidip gözlem yapan araştırmacılar da anlattığımız ana binada yine internet üzerinden teleskop bağlantısı kurarak gözlem yapmaktadırlar.

TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi T100 teleskobu geniş bir gökyüzü alanında çok renkli, ya da çok filtre kullanılarak ışıkölçüm yapmak ve gök cisimlerinin konumlarının duyarlı bir biçimde belirlenmesi için kullanılmaktadır. 2006 yılında kabul edilen DPT Projesi ile ABD’de yaptırılmış, 2009 yılı Eylül ayında kurulumu tamamlanmıştır. İlk ışık ise 7 Ekim 2009 tarihinde alınmıştır. Teleskobu yöneten yazılım, T60 teleskobunun aksine Windows tabanlıdır. Bu teleskopta genellikle her farklı gece, farklı bir araştırma projesine ait olarak kullanılmaktadır.

TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi TUG T100 teleskobu

100 cm ayna çapına sahip teleskoba bağlı CCD kamerası 4096×4096 piksel çözünürlüğe sahip, gökyüzünde 21 dakika kare alan gören bir CCD’dir. Her birinde 8 adet yuva olan iki adet filtre tekerleği kullanılmaktadır. Teleskop 2010 yılı Ekim ayından beri hizmet vermektedir. Bu teleskobun bulunduğu binadaki kubbe de teleskobu otomatik olarak izleyebilen bir yazılımla yönlenmektedir.

T100 teleskobu, GAIA adlı uydu ile bağlantılı çalışacak biçimde tasarlanmış, DPT Projesi bu amaç belirtilerek sunulmuştur. GAIA uydusunun amacı, galaksimizin üç-boyutlu bir haritasını çıkarırken, galaksinin bileşim, oluşum ve evrimi ile ilgili işlemleri araştırmaktır. Uydu 1 milyar yıldızın konumunu ve hızlarını çok duyarlı bir biçimde belirleyecektir. Bu gözlemler sırasında belirlenebilecek bazı kaynakların yeryüzü gözlemlerini yapacak teleskoplardan biri de T100’dür. Ayrıca asteroit gözlemleri de yapılacaktır.

Bu teleskoplardan başka, şu anda TUG’da dört teleskop daha vardır. Bunlardan biri Akdeniz Üniversitesi ile TUG arasında yapılan protokol ile kurulmuş, Akdeniz Üniversitesinin kullanımında olan bir teleskoptur. Bu teleskobun ayrıntısından söz etmeyeceğiz. Bu teleskop gibi ana bina sağ ön cephesinde bulunan küçük tepeye kurulan bir diğer teleskop, daha önce T60 teleskobunun kubbesinde bulunan, o kullanılmaya başlayınca boşta kalan 40 cm’lik teleskoptur. Buna yeni bir kubbe binası alınarak, tümüyle robotik hale getirilme çalışmaları sürdürülmektedir.

Teleskobun teknik detayları: https://tug.tubitak.gov.tr/tr/teleskoplar/t100

RTT150 Teleskobu

TÜBİTAK Ulusal Gözlemevine ait RTT150 teleskobu, şu anda ülkemizde çalışmakta olan en büyük çaplı aynalı teleskoptur. Adı, Rus Türk Teleskobu kısaltmasıyla RTT olarak verilmiştir. TUG’un kuruluşundan hemen önce, bu teleskobun Türkiye’ye kurulması konusunda Rusya ile anlaşmaya varılmıştır. Aslen bu anlaşma, Rusya’nın da dahil olduğu uluslararası bir yüksek enerji astrofizik gözlemevi uydusu ile bağlantılı olarak yapılmıştır.

RTT150 teleskobu, bu ortaklık çerçevesinde, bu uydu gözlemevi ile gözlenecek x-ışın kaynaklarının, yeryüzünden gözlenerek optik karşılıklarını bulmak üzere kurulmuştur. Kuruluşu TUG’un açılışından hemen sonra, 1998 yılıdır. Pek çok ayrıntısı olan bu teleskopla ilk ışık 2001 yılının Eylül ayında alınmıştır. Teleskop aslen Tataristan’daki Kazan Üniversitesine aittir. Bu nedenle Rusya Bilim Akademisi Uzay Araştırmaları Enstitüsü’nin yanı sıra Kazan Federal Üniversitesi de ortaklığa dahildir. Teleskop 70’li yıllarda Rusya’nın Leningrad şehrinde (şimdiki St. Petersburg) Leningrad Optik Mekanik Birliği (LOMO) adlı optik fabrikasında üretilen eş iki teleskoptan biridir. İkizi ise Özbekistan’ın, Uluğ Bey Astronomi Enstitüsüne ait olan Maydanak Gözlemevinde bulunmaktadır.

tubitak ulusal gozlemevi tug rtt150 teleskobu TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG) ve Teleskopları

Teleskop toplamda 37 ton ağırlıktadır. Sadece ana aynası bile 970 kg ağırlığındadır. 24 cm kalınlıkta camdan yapılmıştır. 150 cm ayna çapına sahip olan bu teleskopla ilgili yapılan prokol ile 20 yıllık bir süre için TÜBİTAK %40, Kazan Üniversitesi %45 ve Rusya Bilim Akademizi %15 olarak gözlem zamanını paylaşmışlardır. Ülkemize düşen zaman payı %40 olmasına karşın, kimi gözlemsel projeler ortaklarla birlikte yapıldığından, biraz daha gözlem zamanı kazanılabilmiştir. 2015’te biten süre, yeni bir protokol ile yenilenmiştir.

Teleskobun kurulduğu yer Bakırlıtepe’de, yer seçim çalışmalarının yapıldığı noktadır. Bu tepe bina için bir miktar düzleştirilmiştir. Bina termos yapısında çelik konstrüksiyonlu, üç katlı bir binadır. Böyle bir bina yapılmasının ana nedeni, teleskobun birden çok sayıda odağa sahip olmasıdır. Bu odaklar, özellikle ana aynadan yansıtılan ışığı geri yansıtmakta olan ikincil aynanın değiştirilmesiyle birbirinden ayrılmaktadır. Burada amaç, gözlenecek gök cismi ya da alanın özelliğine göre aynı teleskopta farklı özellikte görüntüler elde edebilmektir.

Binanın en üst katında 10.5 m çapındaki teleskop kubbesi bulunmaktadır. Orta katta ise, teleskobun çatal kollarından birinden aynalar yardımıyla aktarılan ışığın yönlendirileceği bir bölüm bulunmaktadır. Burada ışığın ulaştığı noktaya yerleştirilen algılayıcı optik aletlerle gök cisimlerine ilişkin gözlemler elde edilmektedir. Bu kadar uzatılan ışık yolu, özellikle ışığın dalga boylarına daha ayrıntılı biçimde ayrılmasını sağlamak amacını taşır. Daha önceki yazılarımızda sözettiğimiz ötegezegen araştırmaları ile ilgili gözlemler bu bölümde elde edilmiştir. Son aşamada, ışığın önüne yerleştirilen iyot hücresi sayesinde, gelen ışığın dalga boyu çok daha duyarlı bir biçimde belirlenebilmiştir.

TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi CCD

Işık, teleskobun ana aynasının hemen altında bulunan ve Coude Odağı adı verilen bölüme yönlendirilirdiğinde, buraya yerleştirilebilen çeşitli gözlem araçlarıyla gök cisimlerinin gözlemleri kaydedilir. Teleskop ilk kurulduğunda bu odakta gözlem yapılmaya başlanmış, küçük bir CCD kullanılarak gözlemler başlatılmıştır. Daha sonra ABD’de yaptırılan sıvı azot soğutmalı bir CCD gözlem aracı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Sıvı azotla soğutma yapılmasının nedeni, aletin elektroniği tarafından ortam sıcaklığına bağlı olarak üretilen elektronların minimum düzeye indirilmek istenmesidir. Böylelikle elde edilen gözlemsel verinin duyarlılığı oldukça arttırılmaktadır.

Bu CCD ile başta değişen yıldızlar olmak üzere, galaksiler, yıldız kümeleri ve bulutsuların gözlemleri yapılmış, çok sayıda bilimsel makalede, bu teleskopla yapılan gözlemlerden elde edilen sonuçlar yayınlanmıştır. Bu yayınların çoğu Rus ortaklara ait olsa da bunun temel nedeni gözlem zamanının onların lehine daha fazla olmasıdır. Ötegezegen araştırmaları gibi, Rus ortakların da katılımıyla yapılan gözlemlerle de yeni gözlem zamanı kazanılmıştır.

Teleskobun teknik detayları: https://tug.tubitak.gov.tr/tr/teleskoplar/rtt150


Hazırlayan: Prof. Dr. Varol Keskin
Editör: Ögetay Kayalı

Burada yer alan yazılar 2016 yılının ilk aylarında ele alınmıştır. Bazı bilgilerin güncelliği kontrol edilmelidir.

Prof. Dr. Varol Keskin

Rasyonalist kıdemli yazar. Ege Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümünde profesör. Özellikle çift yıldızlar odaklı çeşitli fotometrik çalışmalar yapmıştır. Aynı zamanda 2017 yılında Türkiye adına ilk defa bir ötegezegen keşfeden ekibin bir üyesidir.

Leave a Reply

Your email address will not be published.

Back to top button