Popüler Bilim

Gök Cisimlerinin Adlandırılması Neye Göre Yapılır?

2017’nin Şubat ayında gökbilimcilerden oluşan uluslararası bir ekip çarpıcı bir açıklama yapmıştı: Potansiyel olarak yaşanabilir olanları da içeren ve yakındaki cüce bir yıldızın yörüngesinde yedi gezegen bulunduğunu keşfetmişlerdi. Bu keşfin ardından NASA, Twitter izleyicilerinden şaka ile bu gezegenler için #7Namesfor7NewPlanets (#7YeniGezegenİçin7Ad) etiketiyle ad önermelerini istedi ve bu da halk tarafından çok ilgi gördü.

NASA izleyicileri pek akıllıca olmayanlar da dahil yüzlerce öneride bulundular. Bunların arasında Pamuk Prenses’in yedi cücesi de (Çekingen, Doktor, Salak, Mutlu, Uykulu, Meraklı ve Huysuz) vardı. Ayrıca televizyondan yedi arkadaş karakter (Rachel, Monica, Phoebe, Chandler, Joey, Ross ve Janice) önerildi. Daha ciddi olarak 1986 Challenger Uzay Mekiği Faciasında hayatlarını kaybeden yedi astronotun soyadları da (Scobee, Smith, McNair, Onizuka, Resnik, Jarvis ve McAuliffe) önerildi.

Adlandırma Neye Göre Yapılıyor?

Ancak gerçekte yeni bir gezegenin veya başka gök cisimlerinin nasıl adlandırıldığına bakılmalıdır. İnsanların önerilmiş bir ad için oy kullanabilecekleri herkese açık yarışmalar var mı yoksa bu adlandırma hakkı seçkin bazı kişilerin elinde bulunan ayrıcalık mı? Uzay finansmanı şirketi Uwingu’nun web sitesinde ilan ettiği gibi, herhangi biri gerçekten Mars’ta bir krateri 5 dolar karşılığında adlandırma hakkına sahip olabilir mi?

Kendi kraterinize ad verebiliyor olmak güzel ama aslında işler böyle yürümüyor. Bu konuda çalışmaların yürütüldüğü Uluslararası Astronomi Birliğinin (IAU) Küçük Gezegen Merkezinin (MPC) ortak yöneticisi olan Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezinden gökbilimci Gareth Williams, bunun oldukça dikkatli yürütülen bir süreç olduğunu belirtiyor.

Yaklaşık yüz yıl önce gelişmekte olan gökbilim alanında uluslararası işbirliğini teşvik etmek için kurulan IAU; gezegenler, cüce gezegenler, uydulardaki gezegenler, kuyruklu yıldızlar, uydular ve bunların coğrafi özelliklerinin yanında asteroit (küçük gezegen) adlarını da düzenliyor. Bu düzenleme, yeni keşfedilen gök cisimlerine birden fazla ad verilmemesi ve gökbilim haritalarında hiçbir saldırgan ya da aşırı uygunsuz adlar bulunmamasını sağlamak amacıyla yapılıyor ve aylarca süren bir öneri ve komisyon çalışması işlemlerini içeriyor.

Önceden Adlandırmalar Nasıldı?

1919’da IAU kurulduğunda böyle bir adlandırma sistemine çok fazla gereksinim bulunmamaktaydı. Kuyruklu yıldızların, onu kim keşfettiyse onun adını alması konusunda bir anlaşma sağlanmıştı. Gezegenlerin neredeyse tümünün adı eskiden Romalılar tarafından verilmiştir. Küçük gezegenler için durum daha karışıktı. Endüstri Devrimi’nin ardından teleskop teknolojisi hızla ilerledikçe, tüm dünyadan gökbilimciler, keşfettikleri küçük gezegen listelerini dergilerde küçük notlar halinde yayınlamaya başladılar.

Fakat bu cisimlerin daha önce görülmemiş ve adlandırılmamış olup olmadığı nadiren denetlendi. Bu “serbest biçime dayalı” adlandırma bilimsel karışıklığa yol açmış olabilir. Williams, “Bazı şeylerin oturması epey zaman aldı. IAU denetiminde gökbilimcilerin kayıtları birleştirmesi ve bazı durumlarda küçük gezegenleri yeniden keşfetmesi gerekti.” diyor.

Yıldızlar Neye Göre Adlandırılıyor?

Gökbilimciler çıplak gözle görülen birkaç bin tanesinin ötesindeki yıldızları da küçük gezegenler gibi yalnızca 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarında keşfetmeye başladılar. Williams, gökbilimcilerin ve yayıncıların birçoğunun kendi yıldız kataloglarını derlemeye başladığını ve bunlarda aynı yıldızlar için farklı adlar kullanmalarının hızla bir sorun bir sorun haline geldiğini belirtiyor.

Günümüzde bile yıldızlar IAU’nun kapsamı dışındadır. Yıldız adlandırma sistemi halen serbesttir. Örneğin, Ursa Major (Büyük Ayı) takımyıldızındaki 47 Ursae Majoris adlı sarı cüce yıldıza çeşitli yıldız katalogları, FK5 1282, GC 15087, Gilese 407, HR 4277 ve SAO 43557 gibi farklı adlar vermiştir.). Williams’a göre bu yıldız adlandırmaları, IAU’nun standardizasyonu olmadığı durumda ortaya çıkan karışıklığa bir örnek.

Williams, IAU’ya bir keşif bildirildikten sonra, gökbilimcilerin keşfi onayladığı sırada organizasyonun cisme geçici bir ad verdiğini ve daha önce bulunmamış olduğundan emin olunduğunu belirtiyor. Ardından cisme, her zaman onu tanımlamak için kullanılabilecek (kitaplar için verilen ISBN numaralarına benzer biçimde) kalıcı bir numara atanıyor. Ancak bu aşamadan sonra bir ad önerilebiliyor.

Diğer Gök Cisimlerinin Adlandırılması

Özellikle bazı popüler gök cisimleri için, tanımlanmış katalog adlarına rastlanır. Örneğin Charles Messier’in 1771 yılında yayınladığı 110 adet gök cisminden oluşan katalog isimleri halen kullanılmaktadır. Örneğin Andromeda Galaksisi aynı zamanda M31 olarak da bilinir. Ya da Ülker, M45 olarak bilinir. Bunların yanında 7840 gök cisminden oluşan yıldız kümelerini, bulutsuları ve galaksileri barındıran NGC (New General Catalogue) oldukça yaygındır.

Kuyruklu yıldızlar için IAU, ilk iki kaşifin soyadının cisme eklendiği geçmişten gelen geleneği sürdürmektedir.

Kara delik gibi gök cisimleri için ise ait oldukları takım yıldızı ifade eden bazı isimler verilebilmektedir. Aynı zamanda onları keşfeden araştırma sürecinin adı da buna dahil olabilmektedir. Örneğin Sloan Digital Sky Survey (SDSS) tarafından keşfedilen SDSS J0100+2802 bunlardan biridir.

Pulsarlar için PSR J0737-3039 gibi pulsar olduğunu PSR ile belirten, ardından da gökyüzündeki sağ açıklık ve dik açıklık koordinatlarını veren isimlendirmeler yapılmaktadır.

Süpernovalar için yine süpernova olduğunu belirten SN kısaltması ve hangi yıl keşfedilen kaçıncı süpernova olduğunu belirten bir ek gelmektedir. Örneğin SN 1987A süpernovası, 1987 yılında keşfedilen ilk süpernova olduğunu ifade eder.

Küçük gezegenler için ise durum daha yaratıcı olabilmektedir. Küçük gezegen keşfedenler, birkaç temel kurala uygun olması koşuluyla, istedikleri her türlü adı önerebilmektedirler.

İlk kural, adın çok uzun olmamasıdır. Ayrıca telaffuz edilebilir, diğer verilmiş adlardan farklı ve saldırgan içerikli olmamalıdır. Firmalarla ilgili adlar da yasaktır ve evcil hayvan adları da önerilememektedir. Öneriyi yapanlar siyasi ve askeri figürleri ya da olayları önerebilmektedirler, ancak bu kişinin ölümünün üzerinden ya da olayın üzerinden 100 yıl geçmiş olmalıdır. Bir küçük gezegen, IAU’nun aylık Küçük Gezegenler Bültenlerinden birinde adı yayınlandığında resmi adını almış olur.

gök cisimlerinin adlandırılması lutetia

Bir gıda bilimcisi ve makinist olan amatör gökbilimci Gary Hug, son yirmi yıl boyunca gecelerinin çoğunu, gökyüzünde yeni cisimler keşfetmekle geçirmiş. Kansas’ta bulunan kendi yaptığı yüksek teknoloji arka bahçe gözlemevinde, yaklaşık 300 küçük gezegen ve bir kuyruklu yıldız keşfetmiştir. Bir diğer amatör gökbilimci ile birlikte keşfettikleri kuyrukluyıldıza 178P / Hug-Bell kuyrukluyıldızı adı verilmiştir. Buna benzer pek çok kuyruklu yıldız keşfi vardır.

Bunun yanında Hug, bulduğu tüm o küçük gezegenlere arkadaşları ve ailesinden kişilerin adlarını vermiştir. Özellikle de halen hayatta olanlara öncelik vermiştir. İlk keşfine eşinin adını vermiş, ancak eşinin buna ilk başlarda çok sevinmediğini, küçük gezegene “uzayda büyük şişman bir kaya” dediğini, ama daha sonra onu bu konuda takdir ettiğini belirtmiştir. Hug, annesi ölmeden önce onun adını bir küçük gezegene verebilmiştir. Ayrıca bir çok arkadaşının da adları küçük gezegenlere verilmiştir. 15-20 yıl önce küçük gezegen bulmak daha kolayken, günümüzde bulunan çok küçük gezegen olduğundan yenisini bulmak epeyce zordur.

Uzay teknolojisindeki gelişmelerle IAU’nun yeni keşfedilen gökcisimlerini adlandırma görevinin kapsamı genişlemiştir. Günümüzde, Güneş Sistemindeki ve ötesindeki gezegenleri gözleyebilen güçlü uzay teleskoplarına sahibiz. Güneş Sistemine pek çok araç gönderip daha ayrıntılı gözlemler elde edebiliyoruz. Bu cisimlerin ayrıntısını öğrendikçe, onların coğrafi özelliklerini de adlandırma gereği ortaya çıkıyor. Daha önce Ay’ın yüzeyini haritalarken, şimdi diğer gezegenlerin haritaları yapılıyor. Bu aşamada adlandırmalarda da bir standart gerekli ve IAU bunun üzerinde çalışmalarını sürdürüyor.

Williams’ın belirttiğine göre, adlandırma sürecinin tamamı yıllar sürebilir. Bu nedenle gökbilimciler IAU’nun onayından önce ad önermemelidir. Yine de buna uyulmamış ve 2015’te Plüton cüce gezegeninin yüzey özelliklerinin birçoğu için “gayrı resmi” adlar verildiği bir harita NASA’nın Yeni Ufuklar uydusunun ekibi tarafından yayınlanmıştır.

Ötegezegenlerin adlandırılması IAU’nun en yeni görevlerinden biridir. İlk ötegezegen yalnızca 1992 yılında keşfedildi ve o zamandan beri bu cisimlere yalnızca yıldızlarının adlarından türetilmiş adlar verildi. Bununla birlikte, daha fazla ötegezegen keşfedildiğinde, IAU bu adlandırmayı bir yarışmayla sıradan insanların dileklerine açmaya karar verdi. Kuruluş, 2015 yılında insanların birkaç düzine ötegezegen için oy kullanmalarına izin veren çevrimiçi bir yarışma başlattı. Yakın zamanda, IAU resmi olarak 17 ötegezegen adını onayladı.

Williams, IAU’nun bu şekilde daha fazla halka açık yarışmalar düzenleyip düzenlemeyeceğinin belli olmadığını, gezegenleri ve özelliklerini adlandırma haklarının olduğunu iddia eden diğer kişilerin de böyle bir hakları olmadığını belirtiyor. Örneğin kâr amacı güden Uwingu şirketi, insanların bir ücret karşılığında Mars’taki kraterleri “adlandırmasına” olanak tanımaktadır. Ancak uluslararası gökbilim sözleşmelerine göre IAU dışındaki gruplar tarafından verilen herhangi bir adın resmi gökbilim haritalarında yeralmasına izin verilmemektedir.


Hazırlayan: Prof. Dr. Varol Keskin
Editör: Ögetay Kayalı

Referanslar
1. International Astronomical Union, <https://www.iau.org/public/themes/buying_star_names/>

Prof. Dr. Varol Keskin

Rasyonalist kıdemli yazar. Ege Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümünde profesör. Özellikle çift yıldızlar odaklı çeşitli fotometrik çalışmalar yapmıştır. Aynı zamanda 2017 yılında Türkiye adına ilk defa bir ötegezegen keşfeden ekibin bir üyesidir.
Back to top button