Son dönemlerde bir çok firma bir girişimle, seslendirme sanatçıları aracılığı ile kitapları beğenimize sunuyor. Sanatçı kitabı okuyor, onun vurgusu, ses tonu, duygu durumuna göre o kitabın içindeki olaylar zihninizde canlanıyor.
Ben bu durumun, yaratıcılığı topruleyecegini ve insanları tekduzelestirecegini düşünüyorum. Sizlerin fikirleri nelerdir? Sizce bir fark yok mu? Varsa olumlu mu olumsuz mu? Ayrıca tercih yapacak olsanız hangisini tercih ederdiniz?
Ben okumayı daha çok tercih eden biriyim. Bunun iki temel nedeni var: Birincisi bu şekilde daha iyi hafızamda kalıyor, ikincisi daha hızlı okuyabiliyorum. Bir de elbette o dokuyla olan teması seviyorum. Lakin dinleme şeklinde de elbette denedim ve bir kitabı bu şekilde bitirdim. Bana kalırsa bu da bir seçenek. Ben özellikle metroda ayakta gidenler, uzun süre düşünsel aktivite gerektirmeyen işlerde zamanını geçirenler için "bazı" kitapların bu şekilde dinlenebileceğini düşünüyorum. Metroda ayakta okuyamıyordum ama dinleyerek bitirmem mümkün olmuştu.
NASA/APOD - Michigan Tech.
Elbette okumak. Sebebine gelince; bir kere ben öyle uzun metinleri dinlerken kulağımı hakkıyla veremediğimden okunanı kavrayamıyorum. Metin akıcı olduğundan anlayamadığın kısımları yeniden dinlemek için ileri geri sarmak da ayrıca eziyetli bir iş. Hele trende falan giderken çevresel etkiler çok yoğun olduğundan bir çok şeyi anlayamam. Ha, maksat kulağım bir şeyler duysun, duyduğumla yetineyim, dersek denenebilir. Sonuç olarak ben, en az iki duyumu kullanmadan (görmek ve dokunmak) okuduğumdan keyif almam. 🙂