EvrenBilimkurguPopüler Bilim

Uzay Yolu – Gerçek Mi Oluyor?

Belli bir yaşı geçkin olanlar, 1966’da başlamış olan, ancak ülkemizde 80’li yıllarda televizyonlarda ilgi ile izlenen Uzay Yolu adlı diziyi hatırlarlar. Bu dizi yüzünden astronot olmaya karar veren çocuklar da çoktu o yıllarda. Bu diziyi izlediğimiz zamanlardaki teknoloji, dizide gördüğümüze göre oldukça basitti.

Günümüzde ise bunların bazıları gerçek oldu. Örneğin dizide iletişim için kullanılan küçük ekranlı ve karşılıklı konuşulabilen araçlar, bugün kullandığımız akıllı telefonlara oldukça benziyordu. En büyük üstünlükleri, gezegenle Atılgan adlı uzay aracı arasında da iletişimi sağlayabilecek kadar uzun olan menzilleriydi.

Atılgan – Enterprise

Dizideki gerçek adı Enterprise olan, bizde Atılgan adıyla bilinen uzay gemisi, oldukça büyük, birçok insanı barındıran, kendi içinde belirli bir hiyerarşiye sahip yönetimi olan, evreni araştıran ve ışınlama dediğimiz ışık hızını bile aşan bir aktarımla yolculuk yapabilen, her türlü olanağı barındıran, ileri teknoloji bir santralle çalışan bir araçtı.

Bu uzay gemisinin bugünkü teknolojiyle gerçeğinin yapılması için yürütülen çabalar var. Hatta, bunun için bir web sitesinde* Dünya’daki tüm milyarderlere çağrı bile yapılmış. Bu çağrıya göre bu gemi, önümüzdeki 20-30 yıl içinde varolan teknoloji ile yapılabilir. Elbette Uzay Yolu dizisindeki bazı olanaklar fizik kuralları gereğince mümkün olmadığı için yapılacak bu gemide yer bulamayacaktır.

Oldukça büyük olduğu için uzayda yapımı tamamlanacak olan gemi, herhangi bir gezegene doğal olarak konamayacak. Nükleer santral ile enerjisini sağlayıp, itici olarak argon gazı kullanacak. Bu gaz gezegen atmosferlerinden yeniden sağlanabilecek. 

uzay yolu atılgan

Warp drive denilen ve uzay gemisinin galaksi içinde bir yıldızdan diğerine “atlamasını” sağlayan sisteme sahip olmasa da bu yeni gemi Ay’a 3 günde, Mars’a da 3 ayda gidebilecek. Bu gemi, günümüzde Dünya yörüngesinde dolanan ve daha önceki yazılarımızda söz ettiğimiz Uluslararası Uzay İstasyonu ile daha küçük uzay gemilerini barındıran bir uzay limanı birleşimi olacak ve gittiği gezegenlerin yörüngesine oturup, daha küçük Uzay Mekiği benzeri araçlarla gezegene inilebilecek. Böyle bir gemide 1000 kadar insan barınabilecektir. Böyle bir geminin toplan uzunluğu da 960 metre kadar olacak.

Tasarıma göre geminin daire biçimli olan ve büyüklüğü geminin yarısı kadar olan kısmı, boşlukta elektromıknatıslarla asılı olarak duran ve dönerek kendi yer çekimini merkezkaç etkisi ile sağlayan özelliğe sahip olacak. Böylece Uzay İstasyonunda “uçan” astronotların yerine yere basabilen insanların yaşadığı bir yer olacak. Ayrıca yapımda kullanılan kompozit maddeler sayesinde de hem sağlamlığı arttırılacak hem de ışınım kalkanı geliştirilmiş olacak.

Bu tasarlanan geminin sorunları da yok değil. 1,5 Gigawatt nükleer santralin soğutulması kolay değil. Icarus Yıldızlararası adlı firmadan Adam Crow bunu söyleyerek, mühendislik fiziğinin bizim estetik anlayışımıza bakmadığını belirtmiştir. Gerçekte de tasarlanan Atılgan uzay gemisi düşünüldüğü gibi kullanışlı bir gemi olmayabilir. NASA’da görevli bazı kişiler de bu geminin düşünüldüğü gibi yapılamayacağını söylemektedirler.

Tabii ki bu 2016 yılında ortaya çıkmış bir iddiaydı, şu anda bu konuda gerçekleşmiş ciddi bir atılım yok.

Günümüz Teknolojisiyle Mümkün Mü?

Atılgan’ın bazı özellikleri bugün için varolmasa da bazı özelliklerini bugün günlük yaşamımızda kullanıyoruz. Otomatik kayan kapılar 1960’lı yıllarda geleceğin teknolojisiydi ancak günümüzde neredeyse her yerde kullanılıyor. Dokunmatik ekranlar ise, 1990’lı yıllarda Uzay Yolu dizisinin “Yeni Nesil” adlı yeni bölümlerinde gördüğümüz bir özellikti. Gerçekte de 1990’lı yıllarda bugünkü akıllı telefon ya da tabletleri gösterip bunun 23. yüzyıl teknolojisi olduğunu söyleseydik herkes inanırdı. 

Günümüzde oldukça yaygınlaşmaya başlayan ve otomobil yapımından gıdaya pek çok yerde kullanılan 3 boyutlu yazıcıların da, böyle bir geminin gideceği yerlerde bulacağı malzemeyi istenen alet-edevat yapımında kullanması, hatta gıda üretimi için kullanması öngörülüyor. 2016 yılı içerisinde yeryüzünde tasarlanan bir el aletinin planının radyo sinyalleriyle Uluslararası Uzay İstasyonu’na gönderilmesiyle, oradaki 3 boyutlu yazıcı aracılığıyla üretilmesi gerçekleştirildi. Bunun benzeri, gelecekte Mars’ta istasyonda yaşayan insanlara Dünya’daki yeni teknolojinin radyo sinyalleriyle aktarılması biçiminde yapılacağı düşünülüyor. Kavramsal olarak bakıldığında, aslında bu bir tür ışınlama işlemine benziyor.

Nükleer santralde üretilen enerjinin geminin enerji gereksinimlerini karşılaması düşünülüyor ama Dünya’da uzun zamandır füzyon (çekirdek birleşmesi) yoluyla enerji üretimi üzerine çalışılıyor. Bu işlem verimli bir biçimde yapılabilir hale getirildiğinde, yalnızca yeryüzündeki enerji gereksinimleri için değil, uzay gemileri için de kullanılabilecek. 

Uzay gemisinde yapay çekim üretme konusu da Atılgan’da herhangi bir fiziğe dayanmıyordu. Yeni tasarımda, yukarıda söz ettiğimiz gibi dönen bir dairesel yapı kullanılacak.

Warp Drive

Atılgan’ın sahip olduğu ışık hızından daha yüksek hızlarda yolculuk özelliği, günüzümüde bildiğimiz fizikle mümkün görünmüyor. Karanlık enerji bugün evrenin genişlemesinde açıklanamayan bir güç olarak düşünülüyor. Şu ana kadar açıklaması yapılamamış olsa da gelecekte itici güç olarak kullanılabileceğini düşünenler var.

Warp hızında yolculuk için çok aşırı miktarlarda enerji gereklidir. Kuramsal hesaplamalar karanlık enerji ile bir uzay gemisini bu yolla sürmek için, Jüpiter gezegeninde varolan enerji kadar büyük miktarda enerji gerektiğini göstermektedir ve bu da ekonomik bir yakıt değildir. Atılgan’da bunun için kullanılan enerji kaynağı anti madde idi. Madde ile anti madde bir araya geldiklerinde büyük miktarda enerji açığa çıkararak kaybolurlar. Ancak bu işlem de gerçek anlamda çok kısa sürelidir. Anti madde konusunda da çalışmalar uzun yıllardır sürdürülmektedir ve böyle bir enerjinin manyetik alan içinde hapsedilmesi yoluyla yeryüzünde de enerji gereksinimi karşılanabilecektir. Buradaki asıl sorun anti maddenin üretimidir ve bugün için bu çok pahalı bir işlemdir.

Işınlanma

Atılgan’da kullanılan bu özellik sayesinde gemiden gezegene geçiş insanlar için çok kolaydı. Günümüzde buna benzer olarak kuantum taşınımı üzerine çalışmalar sürmektedir. Kuantum taşınımında madde taşınımı yerine başka bir yerde aynısının yapılması söz konusudur. Bu konuda da yolun çok başındayız ve nasıl gelişmelerin olacağını zamanla göreceğiz.

Sonuç olarak, Jules Verne’den günümüze geleceğin hayalleri olarak görülebilecek uzay yolculukları artık hayal olmaktan çıkıp gerçek olmaya doğru gidiyor. Günümüz teknolojisi, geçmişte olabileceği düşünülen pek çok şeyin bugün gerçek olmasını sağlamıştır. Önümüzdeki on yıllarda bile ne gibi teknolojik ilerlemelerin sağlanacağını şu an bilemiyor olsak bile, geçmişe göre çok daha hızlı yeni teknolojilerin ortaya çıkacağını öngörmek hayal değil.

Bir gün insan Güneş sistemini fethettikten sonra, yakın yıldızlardan başlayarak galaksiyi de fethedecektir.


Hazırlayan: Prof. Dr. Varol Keskin
Editör: Ögetay Kayalı

Çağrı yapılan web sitesi: https://www.buildtheenterprise.org/visions-of-enterprise/

Prof. Dr. Varol Keskin

Rasyonalist kıdemli yazar. Ege Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümünde profesör. Özellikle çift yıldızlar odaklı çeşitli fotometrik çalışmalar yapmıştır. Aynı zamanda 2017 yılında Türkiye adına ilk defa bir ötegezegen keşfeden ekibin bir üyesidir.

Leave a Reply

Your email address will not be published.

Back to top button